17 Eylül 2009

Taksim' li Günler

17 Eylül 2009
Ltd'min kopan mi telini değiştirmek ve Kemancı'da birşeyler içip, akşamüstü kafası yapmak adına evden çıkan ben, Mecidiyeköy - Taksim metro koridorlarında ilerlerken klasik gitar ve yan flüt çalarak canlı müzik yapan iki arkadaşın yanına usulca yaklaşıp 'Merhaba bende eşlik etmek istiyorum' diyip çocukları birden dumura uğratmış olsam da, ikna kabiliyetimin sayesinde sarkı seçmeye başlamıştım bile:D
Repertuarınız nedir? diye sordum önce, biz sadece klasik çalıyoruz ve klasik repertuvara sahibiz cevabı beni hayal kırıklığına uğratsa da yılmadım.

Peki tamam, ben notaları söylicem ve sen şu ritimde çalıcaksın diyip, gitarın klavyesini tuttum ve gösterdim.(bunu yapmadan önce sırtımdaki elektroyu ve çantamı bir kenara bırakmıştım bile)

Seçtiğim parça Beatles - let it be idi .Tam benim geldiğim sırada çocuklara yaklaşan bir bayda 'Sürekli aynı parçaları dinlemekten sıkıldık, değiştirseniz?' dedi ve çocukların lafını kesip şimdi değişiyor zaten diyip adamı susturdum.

Kelepçe var mı, akordun hangi tonda, transpoze gerekir mi acaba, bi do basar mısın, sorularıma karşılık;
Kelepçe yok malesef dedi, hemen do akorunu bastı.
Duyduğum sesle transpozeye gerek kalmadığını anladım.
O an içime birileri ılık sular serpti..
'Oh be benim ton' dedim.
Ardından o, şarkıya do - sol -la -fa akorlarıyla arpej yaparak başladı.
Ben ise gayet rahat bi biçimde geçen insanlara bakıp ' When i find myself in times of trouble mother mary comes to me' sözlerini en yüksek frekansımla söyleyip, insanların dikatini bana doğru yönlendirmeye ve gitar kılıfının içine bozuk para atmalarını sağlamaya çalışmakla meşgul olup, içimden ' bunu da yaptın sonunda' diyerek önüme bozuk para atan insanlara gülümseyip şarkıyı sonlandırdım.
Ardından bize eşlik etmeyen yan flütçü arkadaşla ve gitarcıyla kısa bir muhabbete koyulduktan sonra, teşekkür edip ayrıldım.

Arkamdan heyecanını yitirme şeklinde ses duysamda, ruhum sürekli atraksiyon arayışındayken bunun olmayacağının farkında olaraktan ağızım kulaklarımda, yürüyen yolda adımlarımı hızlandırarak ilerledim.

-Metroya biniş-İstiklal Caddesi-

Dorock bar sokağının önünden geçerken, Dorock'a uğramayıp Orhan'a da ayıp edeceğimin farkına varsam da 'neyse bir dahaki sefere artık..' moduna girip, Kemancı yakınlarındaki dükkandan 11 mm'lik mi teli almaktan vazgeçip, spontane gelişen telleri komple değiştirme kararı ile gitarıma gıcır gıcır tel taktırmanın sevinci içersinde, mikrofon tutacağımında kırılmış olduğunu hatırlayan ben, yeni tutacak isteyip, satıcı telleri değiştirirken geçen zamanı bir iki muhabbetle değerlendirmek isteyip söze başladım;

Ben - Sizin işinizde gayet zevkli yahu, müzik aletlerinin arasında vakit geçirmek, hele ki müzik insanıysanız oldukça eğlenceli olsa gerek..

Satıcı - Birde bana sorun, dışarıdan öyle gözükse de
işler gayet durgun bu sıra, bişeyler kazanıcam ki zevk alayım!

Ben - Müzikle ilgilenmiyor musunuz?

Satıcı - İlgileniyorum elbete ama alaylıyım .Şimdiki nesil daha şanslı kurs alma ve internetten faydalanma olanakları var.Ve hangi gitar türünden başlamak istiyorlarsa ondan kurs alıyorlar.Bizim zamanımızda elektro gitar çalmak isteyeni klasik gitardan başlatıyorlardı..
Olanak farklılıklarını düşün.Öyle bi ortamda bir şeyler öğrenme ve müzik yapma gayreti gösterdim.Ona rağmen geçmişte İbrahim tatlıses (ve adını hatırlayamadığım bi kaç sanatçı'nın arkasında çalıştım dedi)

Ben- (Gülümsemenin ardından)Imm evet güzel Cv.

Satıcı - Sen biyerde sahne alıyor musun?

Ben - Evet çeşitli kolej okul kafe bar mekanda çalma deneyimine sahibim bende.. Hala da devam.

Satıcı - Para kazanıyomusun?

Ben - Evet ama bu işi para için değil zevk için yapıyorum.Gelirini müzikle kazanan insanlar, piyasaya hitab etmek adına kendi tarz ve kriterlerinden feragat edip 'piyasa malı' ortaya çıkarır oldular.Çevremdekilerden gözlemlediğim kadarıyla buda onları müzikten soğuttu.Çünkü ideallerindeki müziği yapamayıp kitlelerin istek ve arzusuna yönlenir oldular.

Satıcı - Haklısın müzik yapmak zor iş, su yüzüne çıkmak istiyorsan farkını ortaya koymalısın.

Ben - Evet doğru.

(satıcı bu sırada telleri takmayı bitirmiş gitarımı havaya kaldırmış bakıyordu)

Satıcı -Biliyormusun geçenki yurtdışı seyahatimde portatif gitarlar gördüm klavyesinden kasasına katlanabiyolardı, tekrar açıldıklarında ise akordu kaçmıyordu.

Ben -Mükemmel denilebilecek vasıflarda desenize!

Satıcı - Fiyatıda bir o kadar mükemmel

Ben - ahwghag (gülme efekti)

Ardından oradan ayrılıp Tekel'e uğradım. Djarum Black alıp Kemancının yolunu tuttum.
Merdivenlerden indiğimde elinde kameralarıyla , kameraman 2 genç duruyordu.
Biraz ilerledim ve içeride ismini bile duymadığım bir grubun röportajı yapıldığını gördüm ve kameramanlarla kısa bir muhabbete girdim.'Hangi kanaldansınız?' soruma karşılık
'Biz KKTC den geliyoruz ama sanırım grubun bi yerde programı varmış röportaj ertelendi...' cevabını duyduğuma sevinmedim değil.(İçerisi boşalıcak ve bişeyler içebilicem*.)
Ardından 'senide çekelim' Sorusuna gayet şaşırmış şekilde
'Nasıl yanieee' şeklinde cevap vermiş olsam da
Yılmadılar ve 'ünlü olursun işte' dediler.
'Ben buraya ünlü olmaya değil, bişeyler içmeye geldim'
diyip barın iç kısmına doğru ilerledim.İçeride bulunan farklı kanaldan gelen kameramanlar ve spiker alet- edevatını toplamaya yönlenmişlerdi ve sunucunun o kasıntı hal ve tavırlarına şahit olup kafasında Olmega şişesi kırmamak için kendimi zor tutmadım da değil.
Kasıntı karının mikrofonundan trt1 de bi program yaptığını anladığım, papucumun kanalı diye içimden dalga geçmek ve arkamda kameralarını toplayan yakışıklı kameramanların asılma teşebbüslerine götüm kalkmış bir modda tepki bile vermeyip sadece sigaramı yakmalarına izin verdiğim içinde ayrı bir gururla barmen'e yaklaşıp j&b istedim ve onların gitmelerini seyrettim.
Ordan bahçeye çıktık sohbet muhabbet derken çakır keyif olan ben oradan ayrıldım metroya binmeden önce Rock n Hero kahramanlarından;
şu sahsiyeti görüp öpüşme koklaşma merasiminden sonra diğer elemanları sordum.
Berk, Almanya'da
Oğulcan, Amerikaya taşındı
-A taksim'den taşındı yani ee orda nerde kalıcak
-Babasında
-Emre zaten Amerikada okuyodu biliyosun
-Evet
-Oda tatil için Almanyaya geçmiş.
-İyi bari, bi sen kaldın Türkiye'de ee sende ne var ne yok yahu niye burda bekliyosun?
-Bi kaç arkadaş gelicek onlara rasta yapıcam dedi.
(Onlar gelene kadar bekleyen ben, geldikten sonra ayrıldım.)
Tekrar metroyla Mecidiyeköy yapan ben taksiye binip evimin yolunu tuttum.

4 Adet Geveze:

NoEngel dedi ki...

Merhaba.İyi bayramlar,İyi günler dilerim.

goѕнєnιt dedi ki...

Güzel dileklerin için teşekkürler.

stickman dedi ki...

şu sokakta canlı müzik yapan arkadaşlara eşlik etmen çok güzel olmuş :)

goѕнєnιt dedi ki...

Dimi? Di.

O yeah!