2 Şubat 2010

Kaldırım Senfonisi

2 Şubat 2010
Gecenin karanlığında kirlenmişliğin beyazı akar kasıklarından bacaklarına.
Masumiyetini akıtır, yarım saat için yirmi liraya.
Hiç doğmayacak çocuklarla karışmış saflığı da zevk suyu olur, süzülür dışarıya.
Otel odasında bırakır, leke olur saflığı saten çarşaflarda.
Duvarlar şahittir İstanbul'un harcadıklarına.
Ondan sonra kimbilir kaç kişi beyaz akıtacak,
aynı odadaki eskimiş yatağa.
Kim bilir kaç inleme duyacak bu oda.
Kimbilir kaç intihar mektubuyla karalanıcak, kaç gözyaşıyla ıslanacak.
Kaç kere karısını aldatacak,kaç kere bakirliğini yiterecek birileri bu odada.
Günlerden yine iş başı.
Çıkar bi kaç kuruş kazanma umuduyla yola.
Dolaşır ay ışığıyla aydınlanan kaldırımlarda.
Kepenkleri çekilmiş dükkanlar görür,
binalarda, sarı ışıklarla perdeye yansıyan bir kaç insan gölgesi dışında.
Evlerine dağılmış insanlar, terkedilmişliği hatırlatır ona.
İğrenti bakışlar hiçe sayılmışlık, çok tanıdık tattır damağında. .
Anne şevkati, baba sıcaklığıyla ısındığı geceleri düşünür,
Vardır elbet onunda zamanında, o kimsesiz değildir ya
Vardır, bir zamanlar onuda kucaklayan sıcak kollarında. .
Gözyaşı olur özlediği sıcaklık akar, bekaret rengi dudaklarına.
Sessiz ve derinden çürüyen şehrin uğultusu ve
topuklu rugan ayakkabısının kaldırımı ezme sesi vardır sokakta. .
Yıllarını harab ettiği kepazeliklerine şahit olan kaldırımları ezer ağırlığınca.
Kaybolan hayatların sesini duyar kaldırımın haykırışında.
Karanlık caddede boy gösterir, kaldırım senfonisi çalar arkaplanında.
Artık tüm Beyoğlu onundur.
Onun saatidir şimdi!
Kana kana içilmelidir meyhanelerde!
Gözünü sevdiğim İstanbul'da yoktur ki tutanı elinden.
''Eti senin, ruhu benim ey İstanbul'' demiştir tanrı.
Kraliyet tahtında orgazm sigarası yakar tanrı, izlediği porno sonrasında.
Çok ucuza sattı tanrı onu İstanbul'a.
Bir matbaa ürünü ''kitapta'' merhametden söz edildiğini duymuştu evvelden.
Merhamet, mürekkep lekesi.
Kağıt üzerinde merhamet tanrının somut kanıtı sözde.
Fahişenin gözüde ise,
Ölmemek için yatmaktır silah zoruyla, evinde matbaa ürünü bulunduranlarla.
Yalvarışlarla sonlanır inlemeleri.
Girmemek için tanrının koynuna.


HER HAKKI SAKLIDIR!!
Kendi beyninizin ürününü kullanın.
Başkalarının yazılarını çalıp benliğinizi hiçe sayacak kadar aşağılık değilsinizdir umarım..
Beynim çalışmıyor, bir şey üretemiyorum.Başkalarının eserlerini çalayım.Yazıktır.
Öyle bi amacın varsa hemen defol!
Aciz yaratık!




Uyuryazar.

Ders seçimi için bugün öğle sularında okula urayacağım.
Danışman hocamın mal olması tamamen benim talihsizliğim sanırım.
Amfimin devreleri paslanıcak diye korkuyorum, elime uzun zamandır gitarı almadım.Piyanoda çalışmıyorum.Hevesim yok sanki.Zaman dursa, benim toparlanmamı beklese, ben kendimde hayata katılıcak enerjiyi bulunca tekrar devam etse ah ne iyi olurdu blog halkı.
Ama ben toparlanana kadar zaman ilerlemiş iş işten geçmiş, yerime getirmem gereken sorumlulukları getirmemiş ve eli boş bir şekilde yaşamaya devam etmek mecburiyeti içerisinde buluyorum kendimi.
İstiyorum yapmak, kendimi geliştirmek, işimde iyi olmak.Ama bunun için tüm enerjimi kaybetmiş gibiyim şuan.
Çaba göstermeden de bir şeye ulaşılmaz.
Bunun çok iyi farkında olmama rağmen son zamanlarda tek yaptığım, bütün gün uyumak.
Yemek yemek.
Uyumak.
Çok uyumama rağmen kendimi yorgun hissetmek.
Ve yine uyumak yorgunluğu atma çabasıyla...
Ama atılan hiç bir şey olmadan devam etmek yaşamaya.
Kendime gelmem lazım.
Acilen!